Bilimin gözardı edildiği, kuralların hiçe sayıldığı, kanunların sürekli açıklarının arandığı, sorumluların sorumluluklarının gereğini yerine getirmediği ve yanlış bir kadercilik anlayışının hüküm sürdüğü bir ülkede, mega ölümlere tanık olmanın ıstırabını yaşıyoruz.

Daha yakın bir tarihte 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999’da yaşadığımız acı deprem deneyimlerinin ardından 6 Şubat’ta imtihan edildiğimiz deprem felaketi, ülke olarak sınıfta kaldığımızın açık göstergesidir. 1999 depremlerinin ardından, deprem öldürmez bina öldürür sloganıyla deprem yönetmeliklerimizde güya önemli değişiklikler yapmış, denetimleri sıklaştırmış, müteahhitlere göz açtırmamıştık. Emlak sektöründe 1999 sonrası yapılan binalar güvenli oldukları düşüncesiyle daha fazla talep görmüştü.

Kahramanmaraş depreminde yıkılan binaların, bırakın 1999 sonrası olmasını, 2022 tarihli olanların ve henüz inşaat aşamasındakilerin bile yerle bir olması içinde bulunduğumuz gafleti göstermesi açısından dehşet vericidir. Bu tablo karşısında hepimizin sorduğu soru şu; suçlu kim?

Suçlu sadece alelacele gözaltına alınıp tutuklanan müteahhitler midir? Suçlu bu müteahhitlerin inşaat projelerini, denetlemekle görevli memurlar mıdır? Suçlu, her parası olanın, bir yerlerden kelepir arsa düşürenin inşaat başlayabildiği ve müteahhitlik mesleğini herkesin giremediği nitelikli bir meslek haline getirmeyen devlet midir? Suçlu kaderde varsa her şey olur, nasılsa öleceğiz diyen anlayış mıdır? Yoksa suçlu bunların hepsi midir?

Bir ülkede, en mükemmel kanunların ve kuralların yapılması tek başına yeterli değildir. Bu kanunların istisnasız uygulanmasını sağlayacak denetim mekanizmasının da bulunması ve halkın bu kanunlara uyacak ve başka hiç bir denetim mekanizmasına gerek kalmadan kendi kendisini denetleyebileceği erdeme sahip olması da gereklidir. Aslında zaman zaman eleştirdiğimiz Batılı ülkelerle aramızdaki fark da buradan kaynaklanmaktadır. Doğal afetlerin ve türlü kazaların azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde Batı’ya göre trajediye dönüşmesinin en önemli sebebi, kanun ve nizamlara uymaktaki disiplin ve devletin tavizsiz yaklaşımıdır. 

Buralarda doğal afetlere karşı bilimsel çözümler üretilir ve buna uygun yasal düzenlemeler yapılır. Bir deprem ülkesi olan Japonya için deprem sıradan bir olgudur. Yapılması gerekenler ciddiyetle yapılmıştır. Biz de ise yapılması gerekenler ucundan kulağından delinerek Allah’a havale edilir. Yaşanan ölümler de kadere bağlanır. Halbuki bile bile yapılan hataların sonuçları kader değildir. Kader inisiyatifmiz dışında başımıza gelenlerdir. Bir binanın kolonunu keserek çökmesine neden olmak kader değil aptallıktır.

Biz artık kurtarma ekiplerimizin kahramanlık hikayeleri ile avunmayalım. Ne acılar yaşansın ne de kahramanlık hikayeleri yazılsın. Depremi engelleyemeyiz ancak ölümlere engel olabiliriz ya da en aza düşürebiliriz. Devlet bari bundan sonra bütün kurum ve kuruluşları ile bu son deprem felaketinden gerekli dersleri çıkarmış olsun

Mutlu Bilge

21.02.2022 / İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1