Kahramanmaraş’ta yaşanan ve hepimizi derin bir acıyla sarsan deprem felaketinin ardından, devlet ve millet el ele yaraları sarma mücadelesi, onca acı ve gözyaşı içerisinde silkinmemize ve kendimize gelmemize vesile oldu. 

Siyasi olarak neredeyse iki kutba ayrıldığımız bir dönemde, her ne kadar hala provokatörler olsa da, bir felaket bizi birleştirmeye yetti. Hükümet yaraları sarma ve devletin bütün imkanlarını seferber etme adına bir dizi kararlar alırken, aceleden midir bilinmez yanlış kararlar da alabiliyor. Bu yanlış kararlardan biri ve en önemlisi, üniversitelerin uzaktan eğitime geçmesi kararıdır.

Öğrenci yurtlarını depremzedelere açmak için alındığı belirtilen bu karar, aslında bir yarayı sarken başka ve daha büyük bir yara açmaya sebep olmaktan başla bir şey değildir. Bir ülkenin olmazsa olmazlarından biri olan eğitim konusunun, herhangi bir problemin çözümü için fedakarlık yapılabilecek bir alan gibi görülmesi, geri kalmış ülkelere özgü ve onların geri kalmışlığına sebep olan bir davranıştır.

Nitekim depremzedelerin barınma ihtiyacının giderilmesi için öğrenci yurtlarının tercih edilmesi ve bunun doğal bir sonucu olarak öğrencilerin evlerine gönderilmeye zorlanması ve uzaktan eğitime geçilmesi kararı binlerce üniversite öğrencisine yapılan en büyük haksızlıktır. Bu seçenek artık başka çare kalmadığında tercih edilmesi gereken bir seçenek olmalıdır. Bu tercihe gelmeden önce belirli alanlarda çadır kentlerin ve prefabrik deprem konutlarının oluşturulması yoluna gidilmesi gerekirdi. Belki bu çadır kentler ve prefabrik konutlar kuruluncaya kadar üniversiteler bir ya da iki ay tatil edilebilirdi.

17 Ağustos 1999 yılında yaşadığımız  Kocaeli ve 12 Ağustos 1999 Düzce depremlerinde çadırkentler ve prefabrik konutlar kurularak çözüm bulunmuştu. Yine öğrenci yurtlarından önce hükümetin elinde değerlendirebileceği pek çok alternatif varken öğrenci yurtlarını seçmesi kolaycılıktan başka bir şey değildir.

Ama en önemli mesele, bir neslin üniversite okuma heyecanının devlet eliyle yok edilmesidir. Öğrenciler gecelerini gündüzlerine katarak örgün eğitimi kazanıyorlar. Büyük bir mutluluk içerisinde okula geliyorlar. Uzaktan eğitime geçiş kararı alarak öğrencilerin örgün eğitim hakları ellerinden alınmış oluyor. Eğer öğrenci uzaktan eğitim almak isteseydi zaten açıköğretim ya da uzaktan eğitim veren bölümleri seçerdi. 

Üniversite sadece ders alınan bir yer değil aynı zamanda sosyalleşmenin sağlandığı, çeşitli etkinliklerle öğrencilerin kendilerini ve çevrelerini geliştirdikleri bir yerdir. Sırf bu nedenle örgün eğitim tercih edilir. Kaldı ki pandemi dönemindeki uzaktan eğitim tecrübesinin istenilen başarıyı sağlamadığı, öğrenciler üzerinde okula karşı bir soğukluk oluşturduğu gibi, öğretim üyelerinde bile sanki uzaktan eğitim yapılıyormuş gibi heyecansız ve monoton bir ders anlatma alışkanlığı yarattığı gözlemlenmiştir.

Birçok öğrenci okuduğu şehirde kendisine göre planlar yaptı ev kiraladı. Alınan bu kararla ya evden ayrılacak ya da boşu boşuna kira ödeyecektir. Evi bıraksa gelecek dönem yine ev arayışına ve masrafa girecektir. Ayrıca Anadolu’da gelirlerini üniversite öğrencilerinden sağlayan şehirlerde yeni ekonomik krizler oluşacaktır.

Hiçbir öğrenci pandemi şartları hariç, başka hiç bir nedenle örgün eğitim hakkının elinden alınmasına rıza göstermez. Bu kendisinin bizzat emeği ile elde ettiği yasal bir hakkıdır ve uzaktan eğitim bu hakkın muadili olamaz. Hükümetin bir an önce aldığı bu yanlış karardan dönmesi ve eğitim mağdurları yaratmaması gerekir. Zira başımıza gelen her musibette verdiğimiz kayıpların en önemli sebeplerinden biri de bu umursamadığımız eğitimsizlik konusu değil midir? 

Mutlu Bilge
12.02.2023 / İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1