Bir ülkede ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temellerinden biri de adalettir. Vatandaşlar, ekonomide gelir dağılımında adalet beklerlerken, toplum yaşamında da kanun önünde eşitlik şeklinde kendisini gösteren ve hukuk devleti ilkesinde vücut bulan hukuksal adaleti isterler. Eğer bunlarda bir eksiklik olduğu yönünde bir his oluşursa vatandaşların devlete karşı güvenleri sarsılır.

Türkiye’de gelir dağılımındaki adaletsizlik bugünün meselesi değildir. Öteden beri geçmiş hükümetler döneminde ve bu hükümet döneminde de sıklıkla dile getirilen bir konudur. Önümüzdeki yıllar boyunca da gelir dağılımında adalete ulaşacağımız konusu bir ütopya olarak görünmektedir.

Hukuksal adalet mevzusu da aslında yine öteden beri dönemine göre farklı farklı kesimlerin şikayet ettiği, her kesimin kendisine göre yorumladığı ama her dönemde eksikliği hissedilen bir konudur. Herkes adaletten bahseder ancak uygulamada adaletin A’sını göremeyebilirsiniz.

Son dönemde biri ulusal çapta diğeri ise yerel çapta yaşanan iki konu bir kere daha bizi adalet üzerine düşünmeye sevketti. Biri Şarkıcı Gülşen’in İmam Hatiplilere yönelik hakareti diğeri ise Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın öğretmen eşinin sosyal medya paylaşımları medeniyle müfettiş soruşturması açılması ve kınama cezası verilmesi.

Şarkıcı Gülşen’i şiddetle eleştirdik neredeyse bir tekme tokat dövmediğimiz kaldı. Elbette eleştirilerimizde haklıyız. Ancak Gülşen ile ilgili hukuki sürece baktığımızda adalet kavramı sıkıntılı gibi görünüyor. Neticede hukuk devletinde işlenen bir suçun cezasının önceden öngörülmüş olması ve yargı sürecinin hukuka uygun olması gerekir. Gerek İslam hukuku ve gerekse beşeri hukuk bunu emreder. 

Gülşen’in sözleri üzerine oluşan toplumsal infialin ardından yargı sistemi Gülşen’i alelacele tutukladı. Ardından iki gün sonra yapılan itiraz üzerine tutuklamayı ev hapsine çevirdi. Burada tuhaf olan şey şu; öncelikle istenen ceza 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası. Yani bu suçun yatarı yok. Gülşen’in daha önce sabıkası yoksa büyük ihtimal mahkeme Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararı verecek. Böyle bir durumda tanınmış, adresi, yeri yurdu belli olan birinin kaçma ihtimali var mı? Yok. O halde neden tutuklama ile ev hapsi arasında bir kararsızlık yaşanıyor. Sebebi basit; egemen kamuoyunu memnun etmek ve baskıdan kurtulmak. İyi de hukuk sistemi yasalara göre mi çalışmalı yoksa kamuoyu baskısına göre mi çalışmalı? Adalet duygumuz burada yara aldı mı almadı mı?

Tanju Özcan’ın öğretmen eşinin paylaşımları meselesine gelince. Öncelikle şu meseleye bir açıklık getirelim. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, devlet adamı olarak Cumhurın başı ama diğer taraftan da parti lideri olarak bir siyasi kişilik. Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin en ikircikli konusu da bu zaten. Devlet memurlarının siyaset yapması, siyasi eğilimlerini açıkça belli etmesi yürürlükteki kanunlara göre suç teşkil eder. 

Siyasi bir kişilik olarak bir memurun Kemal Kılıçdaroğlu ile fotoğraf çekilmesi yasal açıdan eğer sıkıntılı bir durum ise siyasi bir kişilik olarak Recep Tayyip Erdoğan ile de fotoğraf çekilmesi aynı derecede sıkıntılı olmalıdır. Her gün tanıdığımız ya da tanımadığımız bir çok öğretmen ya da başka görevlerdeki memurlar, sosyal medya üzerinden iktidara ve Cumhurbaşkanımıza yağcılık yapan paylaşımlarda bulunuyor. Mesleki ikballerini yağcılıkta görüyorlar. Bunların hiç birine soruşturma açıldığına ya da ceza aldıklarına şahsen şahit olmadım. 

Durum böyle iken, Bolu Belediye Başkanı Tanju  Özcan’ın eşinin Kemal Kılıçdaroğlu ile fotoğrafı ya da sosyal medya paylaşımlarının müfettiş soruşturmasına tabi olması adil değildir. İster müslüman olsun ister gayrimüslim, ister sağcı olsun isterse solcu, hiçbir vicdan böyle bir durumu kabullenemez. Bunu adalet terazisine sığdırmak mümkün değildir. Bu düpedüz faşizanlık, korkutma ve baskı ile sindirme politikasıdır.

Her egemen görüş, kendi iktidarı döneminde karşı görüştekileri ötekileştirir ve üzerlerinde baskı uygularsa, bu coğrafyada hiçbir zaman adalet tesis edilemeyeceği için kalkınma be toplumsal refah sağlanamaz. Eğer gerçek bir adaletten söz edilecek ise herkese adalet olmalı, her durumda, benzer durumlarda aynı hukuki ilkeler geçerli olmalıdır.

Mutlu Bilge
06.09.2022 / BOLU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1