Hırsızlığın tarihsel gelişim sürecinde pek çok çeşidine tanık olmuşuzdur. Banka soymak, bir işyerine ya da eve girip bir şeyler çalmak, tırnakçılık yapmak vb. gibi.

Bu saydıklarım, hepimizin daha ilk bakışta yapılanın bir hırsızlık olduğunu anlayıp tepki gösterebileceğimiz hırsızlık çeşitleridir. Hırsızlık üzerine yapılan konuşmalarda ve din adamlarımızın vaazlarında genellikle bunlar üzerinde durulur, bunlar belleklerimize kazınır. Hatta konu kul hakkı diye genişletildiğinde de yine bunlara atıf yapılır.

Toplum olarak biz, hırsızlığı değerlendirirken bize öğretilmiş hırsızlık modellerinin dışına kolay kolay çıkamayız ve genellikle dar bir çerçevede döndürüp dururuz. Halbuki yaşam standartlarının gelişmesi ve yeni yeni imkanların ortaya çıkması ile hırsızlık daha farklı bir evrim geçirmiştir. Hırsızlığın geçirdiği bu yeni evrim, yapılanın hırsızlık olduğuna dair muhakeme gücümüzü de zayıflatmış, her yerde yapıldığı ve özellikle sosyal, ekonomik ve siyasi statüsü yüksek kişiler tarafından yapılabildiği için olağan hale gelmiştir. Sıradan insanların hırsızlığı ile kalbur üstü insanların hırsızlığı da sınıf ayrımına tabi tutulmuş, kalbur üstü kişilerin ki adeta görünmez bir perde ile gizlenir olmuştur.

Sıradan insanların hırsızlığını klasik hırsızlık olarak adlandıracak olursak sosyal, ekonomik veya siyasi statüsü yüksek kişilerin hırsızlığını post modern hırsızlık olarak adlandırmamız gerekir. Bu post modern hırsızlık, kamuya ait araçların ve her türlü imkanların şahsi menfaatler için kullanılmasıdır. Devlet denilen örgüt içerisinde belirli bir makamda görev yapan kişilerin devletin araçlarını kendi özel işlerinde kullanmaları, nüfusunun yüzde doksan dokuzunun müslüman olduğu bir ülkede adeta kanıksanır hale gelmiştir. 

Halife Hz. Ömer'in görevi sırasında devlet işi bitince devletin lambasını söndürdüğü ve kendi   şahsi lambasını yaktığı ibretlik bir örnek bizi aydınlatması gerekirken, devletin araçlarını kendi şahsi işlerinde kullananları fark edemeyen ya da çeşitli menfaatler uğruna buna sessiz kalan, bu yapılanı çeşitli tezlerle aklamaya çalışanların bulunması insanlık ve din adına elem verici bir durumdur. Göstermelik  faturalarla örtbas girişimleri belki bu dünya da birilerini kandırabilir; ya ahirette hesap verilecek olan o dehşetli günde de kandırabilir mi?

Hiçbir din, devlet görevlilerinin kamuya ait araçları şahsi işlerinde kullanmasını onaylamaz. Zaten bu bir ahlak meseledir. Ahlak  dinden önce gelir. Ahlakı olmayanın dini de eksik kalır.

Mutlu Bilge 
22.08.2023 / BOLU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1