Şevket Süreyya Aydemir’in sevdiğim sözlerinden biridir; “Siyasi mücadelede kuvvetli adam, karar gücü ve bu gücü besleyen karakter potansiyeli olan adam demektir. Eğer bu adam, bu gücü zamanında ve doğru olarak kullanabiliyorsa olayların akışına müdahale yeteneğinde demektir. Bu yetenek önderlik vasıflarından biridir.” Yine 20. Yüzyılın en ünlü ihtilalcilerinden biri Lenin de; “ Kim daha ileriyi görebiliyorsa diğerlerine hükmeder.” der.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Türk Siyasi gündemini meşgul eden masayı devirme hareketi ve ardından yaptığından pişman olup kendisini yeniden masaya aldırma girişimleri sonucunda, elindeki bütün kozları kaybederek, adeta teslim olarak masaya dönmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının açıklanmasını ağlayacak halde izlemesi, Akşener’in liderlikten ne kadar uzak biri olduğunu, siyaseti bilmediğini ve bu haliyle siyasi mücadele veremeyeceğini gözler önüne sermiştir.

Meral Akşener’in masayı devirme hareketini “Devrilen Masa ve Siyasi Ahlak” başlıklı yazımda yorumlamıştım. Bir lider, atacağı adımların sonuçlarını iyi öngörebilecek ve adımlarını hesaplı atabilecek bir kabiliyete sahip olmalıdır. İyice ölçülüp biçildikten sonra atılan bir adımın sonuçlarına onurlu bir şekilde katlanmak ve bir sonraki adım için şartların olgunlaşmasını beklemek gerekir.  Ya da ticari şirketlerde olduğu gibi bir pazarlık masasına oturmadan önce bir SWOT analizi (Fırsatlar, Üstünlükler, Tehditler ve Zayıflıklar) yapılmalı, kendi durumunu rakiplerinle ya da pazarlık yaptığın ortaklarınla kıyaslayıp çıkan sonuca göre mantıklı bir karar vermen gerekir.

Meral Akşener, işte bu SWOT Analizini yapmadan, en başından beri Kemal Kılıçdaroğlu’nu aday yapmamak üzerine geliştirdiği stratejinin başarısız olduğu gerçeği ile yüzleştiğinde duygularına yenilip bir kumar oynadı ya da blöf çekti ve masayı terketti. Yetmedi masanın diğer sakinleri hakkında yenilir yutulur cinsten olmayan sözler söyledi. Halbuki Akşener, Kılıçdaroğlu’nun kendisine göre daha güçlü olduğunu analiz edebilseydi belki de bu hatayı yapmazdı.

Nitekim CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu duruşundan taviz vermedi. Kılıçdaroğlu’nun tavizsiz tutumu ve üstelik emanet verilen CHP’lilerin kendi partilerine geri dönmeleri ve istifalar karşısında paniğe kapılarak kendisini yeniden masaya aldırma çabasına girdi. Gazetecilere açıklamalar, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmaları şartı gibi kendisine hiçbir faydası olmayacak mantıksız ama kabul etmekle Kılıçdaroğlu’nun asla zarar görmeyeceği bir teklif ya da sözde bir şart ileri sürdü. 

Bu kırılan gururu tamire yönelik anlamsız şartın kabülünden sonra Akşener Mondros Mütarekesi gibi bütin silahlarını terketti, ordusunu terhis etti ve tamamen teslim olduğu Sevr Anlaşmasını imzaladı. Kılıçdaroğlu’nun adaylığını ilan ettiği açıklama esnasındaki sıkıntılı yüz ifadesi bu teslimiyetin mahcubiyeti ve elde kalanı muhafaze edebilmenin burukluğudur.

Daha bir hafta önceye kadar asıp kesen, önüne gelene posta koyan, Kılıçdaroğlu’na bir üst tondan dayatmacı bir üslup ile meydan okuyan Akşener, birden bire yüzde sıfır nokta bilmem kaçlık Gültekin Uysal seviyesine düşüverdi. Bu hazin son, hiçbir siyasetçinin karşı karşıya kalmak istemeyeceği, seçim yenilgisinden bile ağır bir sondur.

Altılı Masa’nın kazananı ve kazanmayı hakedeni Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Türkiye’nin en eski ve kurucu partisinin, ana muhalefet partisinin lideri olarak meydanlarda yarışmak en çok onun hakkıdır. Aksi durum Kılıçdaroğlu’nun meşruiyetini sorgulatır ve bu da O’nun siyasi sonu olurdu.

Mutlu Bilge

07.03.2023 / İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1