Geçtiğimiz Cuma günü 15 Temmuz İhanetinin 6. yılını geride bıraktık. 15 Temmuz ihaneti bize gösterdi ki, ölüm gelmeden ahirete hazırlandığımız gibi darbe gelmeden de demokratik düzeni korumaya hazırlanmamız gerekiyor. Sadece darbe girişimleri karşısında içinde bulunduğumuz duygularla değil olağan dönemlerde de demokratik bir tavır takınmamız gerekiyor. Zira demokrasi, anayasal düzeni bozucu her türlü eyleme karşı toplumun farklı kesimlerini birleştiren bir tutkal gibidir.

Nitekim 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanımız Başkomutan sıfatıyla halkı darbe girişimine karşı direnişe çağırdığında, sokaklara çıkan, tanklara karşı kendilerini siper edenler, tek bir siyasi görüşten insanlar değillerdi. Her türlü siyasi çekişmeyi, kırgınlığı ya da öfkesini bir kenara bırakıp Anayasal düzeni korumak ve vatanına sahip çıkmak isteyen farklı görüşlere sahip insanlardı. İçlerinde Cumhurbaşkanımızı ya da hükümeti eleştirenler, hayatında hiç oy vermeyenler vardı. Her musibetten bir ders almak gerektiği gibi bu darbe girişimi musibetinden de hem mevcut hükümetin hem de Türkiye Cumhuriyeti'nde bundan sonra iktidara gelecek hükümetlerin alması gereken ders de demokrasi nöbetlerini darbe girişimlerinin ardından değil, her daim tutmak ve bu nöbeti halka tutturmadan önce hükümetlerin kendilerinin demokrasinin bekçisi ve teminatları olması gerektiğidir.

Bir hükümet, olağan dönemlerde vatandaşlarına anayasal çerçevede hukuksal olarak eşit davranmazsa, devlet kadrolarına liyakata göre değil de farklı kriterlere göre örneğin, falanca cemaatten, falanca hocanın yakını, bizim partiye yakın diyerek alım yaparsa, ilçe müdürü bile olamayacak tipleri iyi yalakalık yaptığı için İl Müdürü, Bölge Müdürü ya da daha üst görevlere getirirse, en karlı ihaleleri yandaşlara verip beslemeler yetiştirirse, gelir dağılımında adaletsizliğe yol açarsa, demokrasiden, insan haklarından ve hukuk devletinden bahsedebilir miyiz? Elbette bahsedemeyiz. 

15 Temmuz İhanetinin ardından demokrasi nöbeti altında sokaklarda vatanına sahip çıkan iyi niyetli vatandaşların arasına karışıp şöyle bir poz verip sonra sıcak mekanlara çekilip çaylarını yudumlayan bazı tipleri gördüğümüz zaman sizinkisi demokrasi nöbeti değil, kendi menfaatlerinizin, kendi haksız kazanımlarınızın bekçiliği demekten kendimi alamıyorum. Zira biliyorum ki 15 Temmuz İhanetinin faillerini, çocuklarınızı okullarına vererek besleyen, İş yerlerine belediye olarak her türlü yardımı yapan, ihanet şebekesinin yayın organı Zaman Gazetesine abone olan, kendi elleriyle sokak sokak, ev ev dağıttıran sizlerdiniz. Kısacası o günlerde  sokaklarda nöbet tutan iki kesim vardı. Biri seçilmiş hükümete görüşlerine uysun uymasın destek veren, milli iradeye sahip çıkan, demokrasiyi bir başka ifadeyle namusunu bekleyen vatanseverler, diğeri ise kendi ikiyüzlülüğünü gizlemeye çalışan, şahsi çıkarlarının bekçiliğini yapan bukalemunlar.

Seçim dönemlerinde sandıkta vatandaşın hür iradesini yansıtabilmesi kadar bir sonraki seçime kadar demokratik bir muameleye tabi tutulması da önemlidir ve asıl demokrasi nöbeti de budur aslında. Her daim demokrasiyi hakim kılarak bir anlamda demokrasi nöbeti tutulmuş olunur. Beslediğimiz kargaların gözümüzü oymaya kalktığı bir darbe girişiminin ardından millet olarak sokaklarda beklediğimiz nöbetin adı ise vatan bekçiliği, namus bekçiliğidir.

Bugünden sonra hem mevcut hükümetin hem de demokratik yollarla işbaşına gelecek hükümetlerin yapması gereken, sokaklarda halkın nöbet tutmasını gerektirmeden önce kendisinin demokrasiyi koruması, vatandaşlar arasında hukuksal eşitliği sağlayıp güçlüden yana renk değiştiren bukalemunlara fırsat vermemesidir.

MUTLU BİLGE
19.07.2022 / BOLU

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1