AK Parti bir süreden beri teşkilatlarında danışma meclisi toplantıları gerçekleştiriyor. Bolu’da da önce ilçelerde ardından da İl’de Danışma Meclisi Toplantısı yaptı. Bu toplantılarda kim kime ne danışır, ortaya nasıl bir sonuç çıkar diye düşünürken, Bolu’da yapılan toplantıdan sonra aslında bu toplantıların eski hikayeleri okuma, üzerine biraz daha katıp palavra sıkma toplantıları olduğunu öğrendik.

Konuşmacılar kendilerinden beklenildiği ölçüde, bilgi dağarcıklarının dar olduğunu gösteren, çapsız ve vizyonsuz konuşmalar sergilediler. X, Y ve Z kuşağı tanımlamalarının, dünya genelinde bazı sosyal olguları tanımlamak için ortaya atılmış kavramlar olduğundan habersiz bunun Türkiye’de gençleri bölmek için kullanılan sözler olduğunu ifade edenini mi ararsın, hala bu topraklar edebiyatıyla siyaset yapanını mı yoksa Tanju Özcan saplantısını her toplantıda dile getiren “malum kadın milletvekilini” mi ararsın? Anlayacağınız ne ararsan var.

Kafalar hiç değişmemiş, “yokluk edebiyatıyla” malı götürme derdindeler. Yeni hiç bir söylemleri yok. Zamanı adeta 2002’de durdurmuşlar, kendilerini o yıl iktidar yapan söylemleri tekrarlayıp duruyorlar. Elbette AK Parti 1990’lı yılların hem siyasi hem de ekonomik çalkantılarına ve 2001 yılında derinleşen krize tepki olarak halkın oylarıyla tek başına iktidar oldu. 2000’li yıllarda yokluk edebiyatı yapmak, seçmenin hafızasını ekonomik ve siyasi çalkantılarla tazelemek geçerli bir yoldu. Bu yol 2012 yılına kadar işe yaradı diyebiliriz.

Ancak AK Parti işi daha da azıtıp seçmenleri 1970’lerdeki krizlerle ve hatta Tek Parti dönemi uygulamalarıyla korkutan söylemler kullanmaya başladı. Sanki 1970’ler ile 2002 arasında hiç bir dönem yaşanmamış, tarih kesintiye uğrayıp doğrudan 2002’ye geçilmiş gibi aradaki dönemleri yok saydılar. Bu da yetmezmiş gibi Francis Fukuyama’nın “Tarihin Sonu” tezindeki gibi neredeyse Türkiye’de tarihin sonunu ilan ettiler. Yani AK Parti, bütün ideolojilere, bütün yönetimlere ve partilere galip geldi. AK Parti’den sonra diye bir şey yok demeye başladılar.

İşte bu yanılgı içerisinde ne konuştuklarını kendileri de bilmiyorlar. Ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor. AK Parti Bolu İl Danışma Meclisi’nde konuşan Meclis Grup Başkan Vekili Muhammed Emin Akbaşoğlu, hala Bolu Dağı’nın geçmişte parates deposuna dönüştürülme tartışmasını hatırlatıyor. Yıllar önce iki büyük depremi üst üste yaşamış, siyasi ve ekonomik bunalımlarla darboğaza düşmüş bir ülkenin o günkü vaziyetinden nemalanma derdindeler. Bunu konuşmanın Bolu’ya ne faydası var, Bolu’ya ne müjde getirdiniz siye soran yok. Dahası Kış Turizmi’nin merkezlerinden ve Bolu ekonomisi için hayati öneme sahip Kartalkaya yolunun berbat halinden bahsetmek kimsenin aklında bile değil.

Bolu Dağı tünelini patates deposu olmaktan kurtardıklarıyla övünen Muhammed Emin Akbaşoğlu, şu andaki ekonomik gidişatın 2002 öncesine dönüş olduğunun farkında bile değil. Pırasanın kilosunun 13 TL. olduğundan, döviz kurlarının tavan yaptığından, yaptıkları yollardan ve köprülerden sadece zenginlerim geçebildiğinden, zengin ve fakiri yollarda bile ayırdıklarından hiç bahsetmiyor. Kendini dinlemeye ve alkışlamaya programlanmış kitleye hikaye anlatıyor.

Teknolojinin olmadığı ve okuma yazma oranlarının düşük olduğu dönemlerde hikaye ve destan anlatıcılığı geçerli bir meslekti. Ama o devirler çoktan geçti. 21. Yüzyılda bilgi teknolojileri çağında, hala hikaye anlatmak ve dinlemek için uyuşturulmuş olmak gerekir.

Mutlu Bilge
31.10.2021 / İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1