Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü’nden katıldığı bir televizyon programında gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, bir ara cebinden çıkardığı bir belgeyi kameralara gösterdi. Gösterdiği belge, 1940’lı yılların tek parti iktidarı dönemindeki ekmek karnesi uygulamasının belgesiydi.

Belge üzerinden açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP döneminin yokluklar ve karne dönemi olduğunu söylüyor ve günümüz siyasetinde seçmenlere eski günleri hatırlatıyordu. Bir siyasal iletişim tekniği olarak korku yoluyla seçmenlere, bizi seçmezseniz karne günlerine geri dönersiniz mesajı veriyordu.

Seçmenler iktidara oy vermezlerse o karneli günlere, yokluklara geri dönerler mi dönmezler mi sorusu, ayrı bir tartışma konusu. Ancak tartışılmaması ve insaflı olunması gereken şey, 1940’lı yıllarda Dünya’nın içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik konjonktür ve bu konjonktürün Türkiye’ye etkileridir. Bu yıllarda ne oldu da dönemin tek parti iktidarı yani CHP iktidarı ekmek karnesi uygulamasına geçti? Halkın hamurdan uzak durarak zayıflamasını mı istiyordu? Ya da sadist bir eğilimle halkına ekmeği çok görüp açlığa mı mahkum etmek istiyordu? Gerçekten böyle olsa dünyadaki örneklerinde olduğu gibi halk isyan noktasına gelmez mi? Hangi iktidar kolay kolay böyle bir riski alabilir?

Siyasal kültürümüzün gelişmesi ve geleceğe kalıcı bir demokratik siyasal sistem bırakılabilmesi, siyasi tarihimizin geçirdiği evreleri iyi bilmekten geçer. Bu siyasi tarihin dezenformasyonlara kurban gitmesini önlemek ve milletimize gerçekleri anlatmak, gazetecilerin ve aydınların görevidir.

1940’lı yıllarda  Avrupa başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde bütün acımasızlığı ile İkinci Dünya Savaşı yaşanıyordu. Alman orduları Yunanistan’ı istila etmiş sınırlarımıza dayanmıştı. Avrupa’da halk savaştan kaynaklanan yokluklarla boğuşurken hükümetler karne uygulamasına geçmişti. Bu dönemde Türkiye de, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün liderliğinde bir yandan savaştan uzak durmaya bir yandan da her an bir savaşa girmek zorunda kalınabilir düşüncesiyle hazırlıklı olmaya çalışıyordu.

Böyle dönemlerde hükümetlerin olağanüstü kısıtlamalara gitmesi son derece normaldir. Ordunun iaşesinin karşılanması en önemli ve öncelikli konudur. Kaldıki, dönemin devlet yöneticileri, Osmanlı Devleti’nden bu yana acı savaş ve yoklukları tecrübe ettikleri için tedbirli olmak en önemli hasletleriydi. Yani dönemin CHP iktidarı, durup dururken, normal bir siyasi ve ekonomik atmosferde yanlış ekonomi politikaları uygulayarak halkı ekmek karnesine muhtaç etmemiştir. O dönemde Avrupa’da bizde devletçi ekonomi politikası olarak bilinen Keynesyen Ekonomi uygulanıyordu.

Dönemin iktidarının yanlışları olup olmadığı konusu tartışılabilir ancak ekmek karnesi uygulaması üzerinden siyaset yapmak manipülasyondan başka bir şey değildir. Nitekim çok partili hayata geçilmesi ile birlikte Rahmetli Menderes döneminde de üstelik Batı sermayesinin yoğun kullanıldığı bir dönemde de ekonomik krizler yaşanmış ve develüasyon yapılmak zorunda kalınmıştır.

Karne eleştirisi ile ilgili en önemli yanlışlardan biri de sanki bu uygulamayı AK Parti’nin iktidar olduğu 2002 yılından hemen önce yani 2001’de varmış da AK Parti gelince kaldırmış gibi anlatmaktır.  Türkiye, ekmek karnesinden daha acı ekonomik felaketleri yaşadı. Bir şeyin piyasada bol olması bir şey ifade etmez. Önemli olan satın alınabiliyor olmasıdır. Günümüzde ürün çeşitliliği ve bolluğuna rağmen fahiş fiyat artışlarından dolayı halkın bir kesiminin bu mallara ulaşamıyor ya da standartların altında ulaşıyor olması ile karne uygulaması arasında bir fark var mıdır? Karne uygulamasında en azından bir verme niyeti var. Ama vahşi kapitalist düzende ise parayı veren düdüğü çalar, paran yoksa öl mantığı var.

Bundan dolayı siyasilerin anlattıkları hikayelere hemen atlamayalım. Önce bir araştıralım, gerçekten öylemi? Öyle ise neden öyle olduğunu öğrenelim. Öğrenelim ki siyasilerin seçim propagandalarının oyuncağı olmayalım.

Mutlu Bilge

02.02.2023/İSTANBUL

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner1